Marmara Belediyeler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey İle Kente Dair
RÖPORTAJ: Burak Arlı, Emrehan Furkan Düzgiden
Marmara Belediyeler Birliği Başkanı olarak bu görevinizin size yüklediği en büyük sorumluluk nedir? Size göre bölgesel bir birlik olan MBB’nin temel stratejileri hangi alanlarda yoğunlaşmalıdır? Bu stratejilerin uzun vadeli hedefleri sizce ne olmalıdır?
MBB Başkanı olarak en önemli sorumluluğum Marmara Bölgesi'ndeki yerel yönetimlerin daha etkin ve verimli bir şekilde iş birliği yapmalarını sağlamak, bölgesel kalkınma hedeflerine ulaşmak için bir platform oluşturmak ve bu süreçte yerel demokrasiyi güçlendirmektir. MBB, Marmara Bölgesi'nin büyüklüğü ve stratejik önemi göz önünde bulundurulduğunda, sadece bir koordinasyon mekanizması değil, aynı zamanda bölgesel kalkınmayı yönlendiren bir konumda olmalıdır. Bu yüzden görevim boyunca hedefim, birliğimizin gücünden faydalanarak bölgedeki tüm şehirlerin kalkınmasını, yaşam kalitesinin artırılmasını ve sürdürülebilir bir çevreye sahip olmalarını sağlamak olacaktır. Önümüzdeki dönemin önemli başlıklarından biri de afet riskleri. Marmara Bölgesi, deprem riski taşıyan bir bölgede yer alıyor ve bu nedenle afet hazırlığı çok önemli. MBB, afetlere karşı hem bölgesel hem bölgeler arası iş birliği ağı kurmalı ve yerel yönetimleri afet planları konusunda daha proaktif hale getirmelidir. Bu strateji, deprem, sel, yangın ve diğer afetlere karşı hazırlıklı olmak için eğitimler ve kamu bilinci oluşturma çalışmalarıyla desteklenmelidir. Ayrıca, afet sonrası hızlı toparlanma ve bölgesel dayanışma için altyapılar oluşturulmalıdır.
“MBB, sadece bir koordinasyon mekanizması değil, aynı zamanda bölgesel kalkınmayı yönlendiren bir konumda”
Marmara Bölgesi’nin bütüncül planlama anlayışıyla ele alınması gerektiğini sıklıkla vurguluyorsunuz. Marmara'nın ortak bir sorumluluk alanı haline gelmesi için önerileriniz ve bu konuda geliştirilmesi gereken iş birlikleri nelerdir?
Marmara Bölgesi, coğrafi olarak birbirine yakın ancak çok farklı dinamiklere sahip şehirlerden oluşan bir yapıya sahip. Bütüncül bir planlama anlayışının oluşturulması için bölgesel iş birlikleri şart. Bu doğrultuda, çevresel sorunlardan ulaşım altyapısına kadar pek çok konuda ortak strateji belirlenmesi gerekmektedir. Marmara'nın ortak bir sorumluluk alanı haline gelmesi için merkezi yönetim, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, sanayi sektörü ve akademik çevreler arasında sıkı bir iş birliği kurulmalı, özellikle çevre, ulaşım ve afet yönetimi gibi alanlarda ortak projeler geliştirilmelidir.
Ulaşım konusunda ülkemizin önemli merkezlerinden biri olan Marmara’da ulaşım altyapısının geliştirilmesi, yerel yönetimler arasında ortak bir vizyonla ele alınmalıdır. MBB, bölge genelinde ulaşım hatlarını entegre etmeli, trafik yoğunluğunu azaltmaya yönelik projeleri desteklemeli, metropoliten alanlardaki ulaşım sistemlerini entegre ederek bölgesel ulaşımda eşitlik sağlamalıdır.
Bölgenin bir diğer önemli gündemi de yerel demokrasiyi güçlendirmek. Marmara Bölgesi'ndeki yerel yönetimlerin halkla daha yakın ilişkiler kurması, şeffaf ve katılımcı bir yönetim anlayışını benimsemesini önemsiyoruz. Bölge genelinde kent konseyleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde, halkın katılımını artıracak projeler geliştirilmesi gerektiğini düşünüyor, Marmara’nın dünyaya örnek bir bölgesel iş birliği modeli üretebileceğine inanıyorum.
Marmara Denizi'nin korunması için ne tür stratejiler izlenmelidir? Sizce Marmara Denizi'nin korunmasında öncelik verilmesi gereken alanlar nelerdir? Bu sorunlarla başa çıkmada yerel yönetimler arası iş birliğini ve kamuoyunun katılımı nasıl sağlanmalı?
Marmara Denizi'nin korunması, MBB kuruluş amacının temelini oluşturuyor ve hem ekolojik dengeyi hem de bölgenin geleceğini doğrudan etkileyen kritik bir öneme sahip. 2024 yılının sonunda süresi dolan Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı ile bazı önemli gelişmeler kaydedilmiş olsa da teknik ve mali zorluklar nedeniyle bazı kritik hedeflerin tam olarak hayata geçmediğini görüyoruz. Bu planın teknik ve mali zorlukları da hesaba katarak belirlenecek hedefler ile güncellenmesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile görüşmelerimiz devam ediyor. Her yıl 8 Haziran'da Marmara Denizi Günü'nü, belediyelerimiz ve vatandaşlarımızın yanı sıra sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerimizin de katılımlarıyla hep birlikte kutluyoruz. Müsilaj ve deniz kirliliği ile mücadelede halkın bilinçlendirilmesi, atılacak en önemli adımlardan birisi. Bu kapsamda MBB, sadece 8 Haziran’da değil, yılın farklı zamanlarında da deniz kirliliği ve çevre koruma konusunda kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla eğitici kampanyalar ve etkinlikler düzenliyor. Bilimsel veriye dayalı çözümler geliştirmek de büyük önem taşımakta. TÜBİTAK ile birlikte ülkemizde deniz bilimleri ve çevre mühendisliği alanında seçkin çalışmaları olan çok sayıda üniversitemizin iş birliğiyle Marmara Belediyeler Birliği’nin bünyesinde oluşturulan Marmara Denizi Bilim ve Teknik Kurulumuz, çalışmalarını sürdürüyor. Bu yıl hem Bilim ve Teknik Kurulumuz ile bir araya gelerek değerlendirmelerimizi yapmayı hem de Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Kurulu’ndaki çalışmalarımızı sürdürmeyi planlıyoruz. Akademik çevreler, müsilaj krizinin yeniden yaklaşmakta olduğunu ve havaların ısınmasıyla birlikte daha kötü senaryolarla karşılaşabileceğimizi belirtiyor. Bu konuda hem merkezi hükümet organlarıyla hem de belediyelerimizle birlikte neler yapabileceğimize odaklanıyoruz.
“Marmara Denizi'nin korunması hem ekolojik dengeyi hem de bölgenin geleceğini doğrudan etkileyen kritik bir öneme sahip.”
Kent konseylerinin bu süreçteki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kent konseyleri, yerel yönetimlerde halkın katılımını sağlayarak demokrasinin güçlenmesine önemli katkıda bulunan yapılar. Sokaktan, apartmandan, manzaradan, okul bahçesinden haberdar olan, kentin sorunlarını en iyi bilen ve bunlara çözüm üretebilecek en doğru kişiler o kenti deneyimleyenlerdir. Eğer toplumsal sorunlara çözüm üretme noktasında halkın katılımını sağlamazsanız, o zaman doğru kararlar almanız mümkün olmaz. Hatta belki de o kentte yaşayanların sorunlarına daha fazla sorun eklemiş olabilirsiniz.
İşte bu yüzden vatandaş katılımı elbette önemli, ancak bu süreci sadece bireylerle değil, aynı zamanda bu konuda çalışan sivil toplum kuruluşlarıyla da zenginleştirmeniz gerekir. Çünkü bu kuruluşlar, toplumsal sorunların en derin noktalarına dokunan, çözüm üretme konusunda donanımlı ve deneyimli aktörler. Bu konuda bizim amaçlarımızdan biri de bu anlayışı Marmara Bölgesi'ne yayarak kent konseylerini her şehirde işlevsel hale getirmektir.
MBB’nin ikinci yarım asrında yerel yönetim ve demokrasiye ne tür katkılar yapacağını öngörüyorsunuz?
MBB’nin geçmişte elde ettiği başarıları daha da ileriye taşıma fırsatı, bize büyük bir sorumluluk yüklemekte. Bu 50 yıl, yerel yönetimlerin gelişmesi ve bölgesel dayanışmanın güçlenmesi açısından sağlam bir zemin hazırladı ve gelecekteki hedefler için daha güçlü bir dönemin habercisi. MBB’nin bu önemli kilometre taşını kutlarken aynı zamanda geleceğe dair büyük umutlar ve hedefler taşımaktayız.
MBB’nin ikinci yarım asrında, yerel yönetim ve demokrasiye katkı sağlamak için dijitalleşme, şeffaflık ve katılımcılığı artırmaya yönelik projelere daha fazla odaklanacağız. Önümüzdeki yıllarda belediyelerin daha da güçlendirileceği ve yerel demokrasinin pekiştirileceği çok sayıda iş birliği yapılacaktır. Ayrıca hem afet yönetimi hem de Marmara Denizi’nin sağlığına kavuşturulması gibi kritik hedeflerimiz var. Bir belediyenin bu tür büyük meseleleri tek başına sırtlanması mümkün değil. Yarım asrın ardından birlikte hareket etme yetimizi daha da artırarak hepimizi ilgilendiren meselelere daha iyi odaklanmamız gerekiyor.
“Yerel yönetim ve demokrasiye katkı sağlamak için dijitalleşme, şeffaflık ve katılımcılığı artırmaya yönelik projelere daha fazla odaklanacağız”
Marmara Bölgesi'ni olası afetlere karşı daha güvenli hale getirmek için neler yapılmalı?
Afetlere hazırlıkla ilgili planlarımızı yapmamız ve hem şehirler hem de bölgeler arası iş birliğini güçlendirmemiz gerekiyor. Acil bir konu olarak ise şunu belirtmeyi önemli görüyorum: Marmara Depremi! Marmara Bölgesi, deprem açısından en riskli bölgelerden biri. Öncelikli hedefimiz, Marmara Bölgesi’nde dayanıklı şehirler inşa etmek. En dikkat çekmemiz gereken konu, afetler yaşanmadan önce yapılması gereken hazırlıkların merkezi hükümet ve belediyelerimizle koordineli bir şekilde hayata geçirilmesi. Deprem hazırlık planları sadece belediyelerin sorumluluğunda olamaz. Bu nedenle merkezi hükümet, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörle iş birliği yaparak kapsamlı bir yaklaşım geliştirilmeli. Bunun sağlanabilmesi için de Marmara Belediyeler Birliği çok iyi bir mekanizma. Bu çalışmaların yanı sıra, kentsel dönüşüm süreçlerinde sosyal boyutları da göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Vatandaşlarımızı bilgilendirmek ve dönüşüm süreçlerine katılımlarını sağlamak için bilinçlendirme çalışmaları yapmamız şart. Afet hazırlıklarının başarılı olabilmesi için vatandaşlarımız da bu sürece dahil olmalı. Tüm bu bahsettiklerim uzun vadeli ve çok paydaşlı bir çaba gerektiriyor. MBB olarak bu sürecin merkezinde yer almayı, bölge genelinde koordinasyonu sağlayarak Marmara Bölgesi’ni daha güvenli hale getirmeyi hedefliyoruz.
Bursa halkıyla nasıl bir yönetişim modeli geliştirmeyi düşünüyorsunuz?
Bursa’mızın tüm yönetim alanlarında şeffaflık, katılımcılık ve hesap verebilirliği ön planda tutuyoruz. Katılımcı demokrasi anlamında Nilüfer Belediye Başkanlığım döneminde yıllarca yapmış olduğumuz projeyi, Bursa Büyükşehir Belediyesinde her 15 günde bir “Başkan Bozbey Burada” diyerek uyguluyoruz. Sadece vatandaşlarla değil, muhtarlar, dernekler, sivil toplum örgütleri, ilçe belediyeleri ve kaymakamlıklarla da görüşüyoruz. Bu süreçte belediye yöneticilerimiz de bizlerle beraber oluyor. İlçelerimizin sorunlarını direkt yerinde tespit etme ve çözüm üretme imkânımız oluyor. Bursa’mızda yeni bir belediyecilik anlayışını ortaya koyup tüm ülkeye örnek olmaya çalışıyoruz. Stratejik Plan çalışmalarımızda olduğu gibi Çevre Düzeni Planı’nda da Bursalıların görüş ve önerilerini önemsiyor ve karar süreçlerinde yer almalarını sağlıyoruz. Bu noktada Kent Konseyi aracılığı ile de Bursalıların kent yönetimine katılımlarını önemli buluyoruz. Ayrıca, dijitalleşme ve teknoloji kullanımıyla vatandaşların belediye hizmetlerine kolay erişimini sağlıyor ve katılımlarını daha da aktif hale getiriyoruz. Sivil toplum kuruluşları, yerel iş dünyası ve üniversitelerle güçlü iş birlikleri kurmayı önemsiyoruz. Bursa’da güçlü bir sivil toplum ağının gelişmesi amacıyla Sivil Toplumla İlişkiler Şube Müdürlüğü’nü kurduğumuzu da hatırlatmak isterim. Hemşehrilerimizle birlikte Bursa’mızı daha yaşanabilir, adil ve yeşil bir kent haline getireceğiz. Bursa, önümüzdeki süreçte katılımcı yönetimin kalesi olacaktır.
“Bursa’mızda yeni bir belediyecilik anlayışını ortaya koyup tüm ülkeye örnek olmaya çalışıyoruz.”
Şehircilik uygulamalarınızda fark yaratacağını düşündüğünüz en büyük hayaliniz nedir?
Bursa’nın, özellikle son 20 yılda plansız büyümenin getirdiği sorunlarla ‘Yeşil Bursa’ hüviyetini giderek kaybettiğini üzülerek gördüğümüzün bilinmesini istiyorum. Göçle birlikte artan nüfus, plansızlığa bağlı olarak tarım, turizm, sanayi, konut dengesinin kurulamaması, ulaşımdan hava kirliliğine kadar yaşam kalitesini düşüren sonuçları beraberinde getirdi. Bu sonuçları bizzat yaşayan Bursalılar, uzun yıllar sonra sosyal belediyecilikten yana tavır alarak kent ve kentlinin geleceği adına bizlere önemli bir sorumluluk yükledi. Bu sorumlulukla beraber en büyük hayalim elbette ki yeniden ‘Yeşil Bursa’yı inşa etmektir.
Bir kent, projesiz, plansız ve programsız yönetilemez. 1990’dan kalma bir planla idare edilen Bursa, maalesef uzun yıllardır plansızlığın kurbanı oldu. Artık kaybedecek vaktimiz yok. Bu nedenle “Kent Anayasası” olarak ifade ettiğimiz ve ‘Yeniden Yeşil Bursa’ hedefiyle Bursa’mızı yaşanabilir ve sürdürülebilir hale getirmemizde bize yol gösterecek olan 2050 Vizyonu 1/100 Binlik Çevre Düzeni Planı’nı çok önemsiyoruz. BURSAPLAN adıyla kurduğumuz ajansımız, akademik odalar ve bilim insanlarından oluşan danışma kurulumuzun rehberliğinde, çalışmalarımızı katılımcı demokrasiyi ve bilimi referans alarak sürdürüyoruz. En geç 2025 sonunda Kent Anayasamızı hazırlamış olacağız. Kentimizin 3 temel sorunu olarak sıralayabileceğimiz trafik, çevre ve kentsel dönüşüm alanlarında Bursa’ya nefes aldıracak, sosyal ve katılımcı belediyecilik anlayışımızla kentimizdeki olumlu değişime ve artan yaşam kalitesine hep birlikte tanıklık edeceğiz.
Yeşil Şehirler Programı’na katılım, Bursa’ya çevresel, ekonomik ve sosyal anlamda ne tür fırsatlar sunacak?
Yeşil Şehirler Programı’na katılım, Bursa’mız için büyük bir fırsat. Bu süreç, şehirde çevre dostu projelerin artmasını sağlayacak, yeşil enerji ve sürdürülebilir şehircilik anlayışını geliştirecektir. Ekonomik anlamda, çevre dostu teknolojiler ve uygulamalar yerel ekonomiyi canlandıracak ve istihdam yaratacaktır. Ayrıca, sosyal açıdan da Bursa’mızın yaşam kalitesi yükselecek, sağlıklı ve güvenli bir şehir ortamı sağlanacaktır.
Daha sağlıklı, daha dirençli, daha temiz, daha yeşil ve sürdürülebilir bir kent oluşturmak için Bursa'mızdaki çevresel zorlukları belirliyor, acil olarak ele alınması gerekenleri tespit ediyoruz. Bunların bir gecede hallolmayacağını, uzun ve zorlu bir yolumuz olduğunu bilmekle beraber Bursa'ya olan sevgimizin verdiği motivasyonla en kısa sürede çözümler üreteceğimizin bilinmesini isterim.
“Ekonomik anlamda, çevre dostu teknolojiler ve uygulamalar yerel ekonomiyi canlandıracak ve istihdam yaratacaktır.”
Kent yönetiminde karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdir?
Elbette ki Bursa’nın yıllarca plansız yönetilen bir kente özgü; hızla büyüyen nüfus, artan trafik, altyapı ihtiyaçları, kentsel dönüşüm gibi zorlukları bulunuyor. Ancak Bursa’nın çözülemeyecek sorunu yok. Katılımcı bir anlayış ve bilimsel referanslarla hazırladığımız Çevre Düzeni Planı’mız bu zorluklarla mücadelede en büyük rehberimiz olacaktır. Daha yaşanabilir bir Bursa için yenilikçi ve sürdürülebilir çözümlerle, bu sorunların üstesinden hep birlikte geleceğiz.
Bursa’yı turizm açısından daha çekici hale getirmek için hangi projeleri hayata geçirdiniz ve neler planlıyorsunuz?
Tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dikkat çeken bir şehir olan Bursa’mızda, bu mirası turizme kazandırmak öncelikli hedeflerimizden biridir. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun izlerini taşıyan önemli yapıları, tarihi çarşıları ve kültürel mekanları tanıtmak adına projeler geliştiriyoruz. Bu bağlamda Bursa’mızın UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan tarihi alanlarını daha iyi tanıtmak için kapsamlı bir çalışma başlattık.
Bursa, Osmanlı Devleti’nin ilk başkentliğini yapmış bir kent olduğu gibi farklı medeniyetler ve dinlerin harmanlandığı kültürel bir zenginliğe de sahip. Bu zenginliği yaşatmak adına, Hristiyanlık tarihini değiştiren I. İznik Konsili’ne ev sahipliği yapan İznik ilçemizde Su Altı Bazilikal Kilisesi’ni 2025 yılında ziyarete açarak orada bir karşılama merkezi kurmayı planlıyoruz.
Yaptığımız girişimlerle Bursa Büyükşehir Belediyesi, Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi’nin ilkelerini kendisine rehber alacağını kurumsal olarak taahhüt eden ilk belediye oldu. Bu kapsamda dünya turizm haritasında Bursa’yı ayrıcalıklı bir konuma getirmek için Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek Ulu Camii ve Tarihi Hanlar Bölgesi’nin olduğu noktada ‘Sürdürülebilir Turizm Koordinasyon Merkezi’ni hayata geçirdik. Bursa'nın turizm sektöründe rakiplerinin önüne geçmesi adına kentin turizm değer zincirini haritalandırıyoruz. Fuar organizasyonlarımızı daha kapsamlı bir şekilde uluslararası düzeye çıkardık. Uludağ ve Oylat gibi değerleri bulunan Bursa’yı kongre turizminde de öne çıkarmayı hedefliyor, bu kapsamda Sürdürülebilir Kongre Turizmi Bürosu için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Kentimizin hem kültürel hem de doğal güzelliklerini ön plana çıkaracak bu projeler, Bursa’yı sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde bilinen bir turizm destinasyonu haline getirecektir.