50 Yıldır Birlikte: MBB, Meclis Toplantısı'nı 50. Yıl ve Marmara Denizi Temasıyla Gerçekleştirdi
Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı'nın ardından başlayan programda, MBB'nin bir mektupla başlayan hikayesinin anlatıldığı video gösterimi yapıldı. Videoda, 1975 yılında Marmara Denizi ve Boğazlar kıyısındaki 45 belediyenin bir araya gelerek kurduğu Marmara Belediyeler Birliğinin, kuruluşundan bu yana sadece bölgedeki sorunlara değil küresel sorunlara da yerel yönetimlerin ortak aklıyla çözüm üretme amacını taşıdığı vurgulandı.
MBB Meclis Toplantısı'nın ilk oturumunda, kuruluşunun ilk ateşleyicisi olan Marmara Denizi'ne dikkat çekildi. Oturumda, denizin ekosisteminin korunmasına ve sürdürülebilirliğine yönelik kararlılık bir kez daha gözler önüne serildi.
Program, yerel yönetimlerin çevresel sorumluluklarını daha güçlü bir şekilde sahiplenmesi, merkezi yönetim, akademi ile sivil toplumla iş birliği yaparak ortak stratejiler geliştirmeleri yönünde önemli bir çağrı niteliği taşıdı.
Başkan Bozbey’den Gelecek İçin Güçlü Mesajlar
Marmara Belediyeler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in açılış konuşmasıyla başlayan etkinlikte, Bozbey hem geçmişin mirasına hem de geleceğin sorumluluğuna dikkat çekti. Bozbey konuşmasında “Bugün burada yalnızca geçmişe bir selam göndermekle kalmıyor; geleceğe dönük güçlü bir kararlılık beyanında da bulunuyoruz. Marmara Denizi, artık sadece yerel değil, küresel bir gündemin de parçası. Artan nüfus ve sanayileşme, çevresel sorunların boyutlarını derinleştiriyor. Bu noktada yerel yönetimler olarak Marmara Denizi için çevresel mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi belirtiyor, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığıyla iş birliği yaparak bu sürecin başarısına katkı sağlayacağımıza inanıyoruz.” dedi.
Bozbey Marmara Denizi’nde geçmişte yaşanan ve tekrar ortaya çıkma riski taşıyan müsilaj sorununun, denizin taşıma kapasitesinin aşıldığına dair açık bir uyarı olduğunu dile getirdi. Marmara Denizi Eylem Planı’nın sahada somut etkiler yaratabilmesi için yerel yönetimlerin hem teknik hem yönetsel kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı: “Biz, Marmara Denizi için elimizden geleni yapmaya kararlıyız. Hep birlikte harekete geçmeliyiz çünkü Marmara Denizi’ni korumak, yalnızca bugünü değil; geleceğimizi, çocuklarımızın yaşam hakkını ve kentlerimizin direnç kapasitesini korumaktır.”
Toplantının açılışında konuşan Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş, denizin yalnızca bir ulaşım ya da rekreasyon alanı değil, tüm bölgeyi birleştiren hayati bir yaşam kaynağı olduğunu vurguladı. “Deniz, kimimiz için bir araştırma alanı, kimimiz için bir geçim kaynağı ya da gastronomik bir değer olabilir. Benim gibi ulaştırma alanında çalışanlar içinse stratejik bir altyapı unsurudur. Ancak ortak noktamız, bu denizin hepimize ait olmasıdır” ifadelerini kullandı.
Marmara Denizi’nin binlerce yıldır hem bir ulaşım yolu hem de hassas bir ekosistem olarak varlığını sürdürdüğünü hatırlatan Dedetaş, müsilaj gibi çevresel sorunların yalnızca geçici bir kirlilik meselesi olarak ele alınamayacağını belirtti. Marmara Denizi Eylem Planı (MADEP) kapsamında hazırlanan bilimsel çalışmaların, bu konuda sağlam bir zemin oluşturduğunu vurgulayan Dedetaş, “Müsilaj yalnızca deniz canlılarını değil, gıda güvenliğimizi ve ekonomik sürdürülebilirliğimizi de tehdit ediyor. Bu nedenle günübirlik çözümler yerine, çok paydaşlı ve bütüncül çözümler geliştirmeliyiz,” dedi.
Konuşmasının sonunda çevreyi tehdit eden büyük ölçekli altyapı projelerine karşı dikkatli olunması gerektiğini dile getiren Başkan Dedetaş, “Bir eylem planı sadece hedeflerden ibaret olamaz. Kaynakların kim tarafından, ne zaman ve nasıl kullanılacağının da açıkça tanımlanması gerekir. Mühendislik disiplini bize bunu öğretir,” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Etkinliğin ilk oturumunun yalnızca Marmara Denizi’ne ayrılmış olması da bu konuda duyulan sorumluluğun altını çizen sembolik bir tercih olarak katılımcılarla paylaşıldı.
Uzmanlardan Derinlemesine Değerlendirmeler
Etkinliğin akademik oturumunda, Marmara Denizi’nin çevresel durumuna dair kapsamlı analizler ve geleceğe dair stratejik öneriler paylaşıldı. Konuşmacılar arasında, Türkiye’nin bu alandaki önde gelen akademisyenleri yer aldı.
Marmara Denizi’nde Kirliliğin Kronolojisi: Bilim İnsanlarından Kritik Uyarılar
Prof. Dr. Cem Gazioğlu ve Prof. Dr. Nuray Çağlar’ın “Marmara Denizi’nde Kirliliğin Kronolojisi” başlıklı sunumunda, denizin ekosisteminde yıllar içinde yaşanan değişimler ve kirlilik süreci kapsamlı biçimde ele alındı. Gazioğlu, Marmara’yı anlayabilmek için “sıfır noktasının” doğru tanımlanmasının kritik olduğunu belirterek, modern verilerin 1894 depremi sonrasına, Boğaz’daki ilk ölçümlerin ise 16. yüzyıla kadar uzandığını aktardı. İki katmanlı yapısıyla Marmara Denizi’nde yüzey suyunun yaklaşık 3 ayda, dip suyunun ise 8 yılda yenilendiğini vurgulayan Gazioğlu, bu yapının oksijen kapasitesindeki sınırlılığı ortaya koyduğunu ifade etti. 1990 sonrası bozulan ekolojik dengeyle birlikte, 2010’dan itibaren özellikle Doğu Marmara’da oksijen seviyelerinde ciddi düşüşler yaşandığını belirten Gazioğlu, Marmara’yı “astımlı” bir deniz olarak tanımlayarak, kendini yenileme kapasitesini yitirdiğini ve bilimsel takip ile güçlü bir yönetim mekanizması olmaksızın sağlıklı bir deniz rejiminin mümkün olmadığını vurguladı: “Artık bu deniz taşıyamıyor.”
Prof. Dr. Nuray Çağlar, Marmara Denizi’nin sanayileşme süreciyle birlikte artan kirlilik baskısı altındaki dönüşümünü dönemsel bir perspektifle ele aldı. 1980’lerde Marmara Belediyeler Birliği’nin kurulmuş olmasına rağmen, hızla artan nüfus ve sanayi karşısında altyapının yetersiz kaldığını vurgulayan Çağlar, Ergene Havzası’nda sanayi atıklarının doğrudan su kaynaklarına bırakılmaya başlandığını ifade etti. 1990’larda Boğaz’daki tanker kazaları ve 1999 İzmit Depremi gibi olayların ciddi çevresel felaketlere yol açtığını hatırlatan Çağlar, bu dönemde deniz dibinde ilk kez hidrojen sülfür gazının tespit edildiğini aktardı. 2000–2010 yılları arasında mikroplastikler ve kimyasal kirleticilerin çoğu zaman arıtılmadan Marmara’ya ulaştığını, uydu destekli izleme tekniklerinin devreye girmesine rağmen altyapı eksikliklerinin giderilemediğini belirtti. 2010 sonrasında organize sanayi bölgelerinin hızla genişlediğini ve buna paralel olarak derin deniz deşarjlarının arttığını söyleyen Çağlar, 2021’de yaşanan müsilaj krizinin kamuoyunda büyük yankı uyandırmasına rağmen hazırlanan eylem planının tam anlamıyla uygulanamadığını ifade etti. 2020’li yıllarda ise durumun daha da ağırlaştığını dile getiren Çağlar, Marmara’ya günde 5,7 milyon metreküp atık su boşaltıldığını, birçok tesiste ileri biyolojik arıtmanın hâlâ bulunmadığını, fosfor ve azot yüklerinin doğrudan denize verilmeye devam ettiğini ve müsilajın Saros Körfezi’ne kadar ulaştığını belirtti. “Marmara artık bir alıcı ortam değil,” diyen Çağlar, bilim temelli ve radikal dönüşümlerin kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak acil önlem çağrısında bulundu. Cem Gaioğlu ve Nuray Çağların sunumuna bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Prof. Dr. Saadet Karakulak, Türkiye’nin su ürünleri üretimi ve Marmara Denizi’nde yaşanan balıkçılık krizine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 2023 yılında toplam üretimin 1 milyon tona ulaştığını belirten Karakulak, bu miktarın büyük bölümünün yetiştiricilikten elde edildiğini, avcılıkla elde edilen ürün miktarının ise giderek azaldığını vurguladı. İhracatta levrek, çipura ve orkinos gibi yetiştirilen türlerin öne çıktığını ifade etti. Marmara Denizi’nde 277 balık türü bulunduğunu hatırlatan Karakulak, aşırı avcılık ve artan kirlilik nedeniyle tür çeşitliliğinde ciddi azalmalar yaşandığını söyledi. 1980’li yıllardaki yoğun avcılık faaliyetlerinin kılıç balığı ve orkinos gibi büyük türlerin stoklarını çökerttiğini belirtti. 2007’den bu yana gözlemlenen müsilajın, 2021 yılında büyük bir çevresel krize dönüştüğünü ve bu süreçte balıkçıların ciddi ekonomik kayıplar yaşadığını dile getiren Karakulak, denizanalarının artışı, mikroplastik kirliliği ve arıtılmadan denize bırakılan kimyasalların deniz ekosistemini tehdit ettiğini; bu kimyasalların besin zinciri yoluyla insanlara kadar ulaşabildiğini vurguladı. Verimliliğin düşmesi nedeniyle bazı Türk balıkçıların 2015’ten itibaren Afrika ülkelerinde avcılığa yöneldiğini aktaran Karakulak, Marmara Denizi’nin artık bir “alıcı ortam” olamayacağını vurguladı. “Marmara, bir damla bile kaldıramayacak durumda,” diyen Karakulak, ekosistem temelli balıkçılık yönetimine geçilmesi, deniz koruma alanlarının artırılması ve atık yönetiminin güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Saadet Karakulak'ın sunumuna bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. İzzet Öztürk, Marmara Denizi’nde atıksu yönetiminin tarihsel gelişimini değerlendirdi. Marmara’nın, dünyada iki tabakalı akım sistemine sahip tek iç deniz olduğunu hatırlatan Öztürk, yüzey suyunun birkaç ayda, alt tabakanın ise 5–6 yılda yenilendiğini belirtti. Bu özel yapının, doğru müdahalelere hızlı ve olumlu tepkiler verebileceğini vurguladı.
Atıksu altyapısının gelişiminde 1981 tarihli İSKİ Kanunu’nun ve “kirleten öder” ilkesinin önemli bir dönüm noktası olduğunu ifade eden Öztürk, Türkiye’de ilk atıksu master planının 1971’de İstanbul için hazırlandığını, 1990’lara kadar bu plana dayalı yatırımların sürdüğünü söyledi. Derin deniz deşarjı ve mekanik ön arıtma sistemlerinin bu süreçte devreye alındığını belirten Öztürk, yüzey tabakasına verilen atıkların plankton patlamalarına neden olduğunu, alt tabakaya yönlendirilen atıkların ise Karadeniz’e taşınarak daha az çevresel etki yarattığını aktardı. Günlük 4,5 milyon metreküp atıksu üreten İstanbul için havza bazlı ve suya duyarlı bir planlamanın kaçınılmaz olduğunu belirten Öztürk, 2024 yılında hazırlanan yeni master planın “sünger şehir” yaklaşımını benimsediğini, bu yatırımların su tarifeleriyle finanse edilebileceğini ve denetim mekanizmalarının mutlaka güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Ergene Havzası’nda yapılan yaklaşık 1 milyar dolarlık yatırımın etkili sonuçlar doğurabilmesi için sıkı ve sürekli bir denetime ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Öztürk, Tuna Nehri’nden Marmara’ya taşınan kirliliğin %50 oranında azaltıldığını, bu gelişmenin Marmara Denizi’ndeki iyileşmeye doğrudan katkı sağladığını belirtti. “Ne yaparsak yapalım Marmara kirlenir” anlayışının doğru olmadığını vurgulayan Öztürk, etkin planlama ve uygulamalarla kalıcı çözümler üretilebileceğini ifade etti. İzzet Öztürk'ün sunumuna bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Toplantının son konuşmacısı Deniz biyoloğu Prof. Dr. Mustafa Sarı oldu. Marmara Denizi’ndeki ekolojik çöküşü değerlendiren Sarı, müsilajın bir sonuç değil, denizle kurulan yanlış ilişkinin bir göstergesi olduğunu belirtti. Kirliliğin bir denizden diğerine itilerek, Akdeniz gibi kapalı havzaların da tehdit altına girdiğini ifade eden Sarı, uydu görüntülerinin Marmara’nın renginin turuncuya döndüğünü, denizin 6 metrede karanlığa gömüldüğünü ve 115 türün tehdit altında olduğunu aktardı. Müsilajı “görünür olduğu için korkulan, görünmezken umursanmayan” bir semptom olarak tanımlayan Sarı, toplumun denizi yalnızca yazlık çıkarlar için sevdiğini eleştirdi. Fitoplanktonların azot ve fosfor kirliliği nedeniyle milyarlarca kat arttığını, bunun da müsilaj patlamalarını tetiklediğini; müsilajın yalnızca yüzeyde değil, 30 metre derinlikte de canlı yaşamını tehdit ettiğini belirtti. Mevcut arıtma sistemlerinin yetersiz olduğunu, belgelerle uyumlu görünse de sahada kaçak deşarjların sürdüğünü ve Marmara çevresindeki nüfusun yalnızca yarısının atığını arıtarak gönderdiğini ifade etti. Kent çıkışındaki derelerin oksijen seviyesinin neredeyse sıfıra indiğini, balıkların yaşam alanlarının çöplüğe dönüştüğünü belirtti. Müsilajın sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik bir felakete dönüştüğünü, balıkçılık ve turizmin ağır darbeler aldığını vurgulayan Sarı, “Gerçeklerle yüzleşmeden çözüm ilan edilemez,” diyerek topyekûn mücadele çağrısı yaptı. Müsilajı tetikleyen üç ana faktörden yalnızca kirlilik yükünün kontrol edilebildiğini, Marmara Eylem Planı’nda ise ilerlemenin %1 seviyesinde kaldığını aktardı. Konuşmasını, müsilaj parçalarından yuva yapan bir çırçır balığından ilhamla sonlandıran Sarı, “Deniz hâlâ umut taşıyor, biz de vazgeçmemeliyiz,” sözleriyle harekete geçme çağrısını yineledi. Mustafa Sarı'nn sunumana bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Yoğun Katılım, Güçlü Farkındalık
Programa; belediye başkanları, meclis üyeleri, teknik personel, akademisyenler, sivil toplum temsilcileri ve çevre aktivistlerinin de aralarında bulunduğu geniş bir katılımcı profili dahil oldu. Katılımcılar, Marmara Denizi’nin korunması için farklı kurumlar ve sektörler arasında daha güçlü iş birliklerinin kurulması gerektiği yönünde görüş birliğine vardı.
Program kapsamında ayrıca, Marmara Belediyeler Birliği’ne geçmişte başkanlık etmiş olan Erol Köse, Ahmet Bahadırlı ve Recep Altepe’ye plaket takdim edildi. Eski başkanlar, bu anlamlı günde yaptıkları konuşmalarda hem geçmişe dair deneyimlerini paylaştı hem de Marmara Denizi’nin geleceğine ilişkin temennilerini dile getirdi.
Oturum sonunda, Marmara Denizi’ne dair ortak aklın ve bilimsel temelli politikaların önemi bir kez daha vurgulandı. MBB’nin öncülüğünde bu tür buluşmaların düzenli hale getirilmesi yönünde güçlü bir talep ortaya kondu.
“Marmara Denizi Özel Oturumu”nun ardından, 2025 Yılı I. Olağan Meclis Toplantısı ile programa devam edildi. Meclis üyeleri ve davetlilerin katılımıyla gerçekleşen toplantıda; başkanlık divanı seçimleri, encümen üyelerinin belirlenmesi, ihtisas komisyonlarının oluşturulması, yeni belediye üyelikleri ve iş birliği protokolleri gibi resmi gündem maddeleri ele alındı.
Başkanlık Divanı ve Encümen Seçimleri
Toplantıda yapılan gizli oylama sonucunda encümen üyeleri de seçildi. Birlik Meclisi 2. Başkan Vekilliği görevine ise Pendik Belediye Başkanı seçildi.
Yeni dönemde encümen üyeleri şu isimlerden oluştu:
- Candan Yüceer (Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı)
- Melek Mızrak Subaşı (Bilecik Belediye Başkanı)
- M. Ergün Turan (Fatih Belediye Başkanı)
- Gökhan Yüksel (Kartal Belediye Başkanı)
- Oktay Yılmaz (Yıldırım Belediye Başkanı)
- Zinnur Büyükgöz (Gebze Belediye Başkanı)
- Ercan Özalp (Vize Belediye Başkanı)
Komisyonlar
Toplantıda ihtisas komisyonları da yeniden yapılandırıldı. Yeni dönemde görev yapacak komisyon üyeleri şu şekildedir:
Plan ve Bütçe Komisyonu
- Ahmet Sarıkurt, Çorlu Belediye Başkanı
- Önder Serkan Çebi, Beylikdüzü Belediye Başkanı V.
- Birol Arslan, Kepez Belediye Başkanı
- Yasin Yıldız, Bağcılar Belediye Başkanı
- Mevlüt Öztekin, Kağıthane Belediye Başkanı
Denetim Komisyonu
- Fatma Kaplan Hürriyet, İzmit Belediye Başkanı
- Burhan Karışık, Erdek Belediye Başkanı
- Bora Balcıoğlu, Silivri Belediye Başkanı
- Alper Taban, İnegöl Belediye Başkanı
- Abdurrahman Dursun, Sultangazi Belediye Başkanı
Afet, Risk Yönetimi ve Dayanıklılık Komisyonu
- Sebahattin Öztürk, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi
- Doğaç Arabacı, Altıeylül Belediyesi Meclis Üyesi
- Mehmet Nuri Paşa, Derince Belediyesi Meclis Üyesi
- Oktay Yıldırım, Sakarya Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi
- Murat Gülbiçim, Körfez Belediyesi Meclis Üyesi
Kentsel Hareketlilik, Ulaşım ve Lojistik Komisyonu
- Deniz Dalgıç, Mudanya Belediye Başkanı
- Barış Antik, Kadıköy Belediyesi Meclis Üyesi
- Burak Boğaç Baykal, Süleymanpaşa Belediyesi Meclis Üyesi
- Ercan Alioğlu, Başakşehir Belediyesi Meclis Üyesi
- İsmail Cankul, Kepsut Belediye Başkanı
İklim Krizi ve Çevre Komisyonu:
- Nihat Arda Şahin, Sapanca Belediye Başkanı
- Gamze Karslı, Maltepe Belediyesi Meclis Üyesi
- İbrahim Mart, Nilüfer Belediyesi Meclis Üyesi
- Abdülhakim Kaya, Zeytinburnu Belediyesi Meclis Üyesi
- Hakan Değirmenci, Kapaklı Belediyesi Meclis Üyesi
Tarım, Hayvancılık ve Gıda Güvenliği Komisyonu
- Serkan Sak, Sındırgı Belediye Başkanı
- Neşe Çevikbaş, Kaynarca Belediye Başkanı
- Burak Tan, Çatalca Belediyesi Meclis Üyesi
- Selim Yavuz, Bursa Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi
- Meryem Karaköse, Kağıthane Belediyesi Meclis Üyesi
Kültür ve Turizm Komisyonu
- Yahya Göztepe, Bozcaada Belediye Başkanı
- Ebru Demir Özdemir, Eyüpsultan Belediyesi Meclis Üyesi
- Gökçe Onur Öktem, Edirne Belediyesi Meclis Üyesi
- Zekiye Tekin, Pazaryeri Belediye Başkanı
- Hüseyin Sinan Acar, Termal Belediye Başkanı
Göç ve Uyum Komisyonu
- Zülfükar Güneş Gülaydın, Üsküdar Belediyesi Meclis Üyesi
- Özge Kaya, Osmangazi Belediyesi Meclis Üyesi
- Tarık Burak Evin, Yalova Belediyesi Meclis Üyesi
- Abdullah Yüksel, Sultanbeyli Belediyesi Meclis Üyesi
- Murat Türkyılmaz, Pendik Belediyesi Meclis Üyesi